Aksiyon. Aksiyon. Aksiyon
Napolyon, etrafımdaki bir çok insanı, bir çok arkadaşımı görseydi, herhalde o ünlü sözü yerine şu sözü tarihe geçirirdi. Aksiyon. Aksiyon. Aksiyon. Tom Peters'ın şu lafına bayılıyorum: Yapmadığınız atışların %100'ünü kaçırırsınız.
İkna edici olmak mı?
Benim inandıklarıma onlar inanmıyorsa? Nasıl ikna etmeleri insanları ki, istediklerimizi yapsınlar, bizi takip etsinler? Akıllı cevap bizimle aynı görüşte olmayan insanları "ikna etmek" değil, bizimle benzer görüşteki insanları bulabilmek. Tanrı'yla konuşursanız, dua ediyorsunuz; Tanrı sizinle konuşuyorsa, şizofrensiniz. Ölü insanlar...
Sizi kim durduruyor?
İşe birilerini alırken veya işe girerken kiminle çalışacağımızı iyi seçmemiz gerekiyor. Çünkü bazıları ilerletmeye bazıları ise durdurmaya, şekillendirmeye çalışıyor. Her zaman için en iyi alternatif olmasa da, şüphesiz bizi ilerletecek olanı seçmemiz gerekiyor. Soru kimin bize izin vereceği değil, kimin...
Mesaj iletmenin tek yolu reklam mı?
Neden büyük bir bir sürü takipçiniz, müşteriniz varken, onlara kitlesel reklamla ulaşmaya çalışırsınız? Neden kişisel olarak insanlara dokunmak varken, “kim olduğunu bilmiyorum” mesajını veren reklamlar yapalım? Bir çok karşıt argüman çıkartılabilir biliyorum ama yaptıklarımızı, vizyonumuzu direkt anlatmak, daha doğrusu hissettirtmek...
Dinlemeyi bilmek en büyük erdem mi?
Uğur Özmen blogunda, gençlerin dinlemeyi bilmediklerinden, ön yargılarından bahsediyor. Haklı. Gençler dinlemeyi bilmiyor, ön yargısız olarak dinleyebilmek belki de en büyük erdemlerden. Her şeye sıfırdan başlamamak veya başkalarının yaptıkları hataları yapmamak için geçmişten, bilenlerden faydalanmamız gerekiyor. Şüphesiz. Belki de...