2 gün önce, Marketing Türkiye dergisi ile "Bloglar kurumların ne işine yarar" konulu bir söyleşi yaptım.
Altiustutasarim‘da Mehmet Doğan’ın anlattığı gibi blogları en güzel Cluetrain kitabı anlatıyor. "Pazarlar sohbettir."
Yandaki tabloda, firma=iç sohbetler, müşteri=dış sohbetler, tüm alan da (yeşil + beyaz), pazarı=tüm sohbetleri temsil ediyor. Klasik şirket anlayışında bu sohbetler birbirinden bağımsız gerçekleşir. Risk ise, bu sohbetlerin birbirinden farklı olmasıdır.
Evet pazar araştırmaları var, bunlarla müşterilerimize biraz yaklaşmak mümkün ama bunlar sadece müşterilerimizi anlamayı hedefliyorlar. Kısıtlı bir zaman diliminde ne kadar başarılı oluyorlar başka bir tartışma konusu.
Bloglar ise, müşterilerimizin yorumlarını, görüşlerini, tepkilerini sürekli öğrenmekten öte, onları kendi sohbetlerimize dahil etme, onlara hikayemizi anlatma imkanı veriyor.
Temel olarak sundukları, müşterilerle ile firmaların aynı dilden sohbet etmesini sağlamak.
Eğer,
- anlatmaya değer bir hikayeniz varken,
- gizleyecek bir şeyiniz yoksa (müşterilerinizi kandırmıyorsanız),
müşterilerinizle etkileşimde olmak için blogları düşünmenizi şiddetle öneririm.