Gladwell kitabı Blink’te, sanat simsarlarının eserlere bakıp, eserlerin hileli olduğunu anlayabildiğinden bahsediyor. Sonunda bu hileli diyemeseler de, “Bu işte bir gariplik var” diyebildiklerini.
İçgüdü.
Büyüdükçe, bir şeyler yaşadıkça, neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlama olasılığımız artıyor. İçgüdü dediğimiz şey tecrübe muhtemelen.
Tencereden eli yanan bir çocuk, fırının üzerindeki tencereye bir daha dokunmuyor. Hatta daha evvelden denememiş bile olsa, sobaya da dokunmuyor. Muhtemelen tencereye dokunmadan önce yayılan sıcaklığı hatırladığı için.
Tecrübe ettiklerimizde, bariz olanın dışında bazı ipuçları var. O durumun tetikleyicisi olan veya sıklıkla o durumla birlikte ortaya çıkan sinyaller. Borsada da böyle, iş hayatında da, ilişkilerimizde de varlar.
Eşimiz ortada bir şey yokken, bize sanki normalden mesafali durduğunda, bir problem olduğunu hissetmemiz gibi.
Bu sinyalleri, ipuçlarını fark etmeden öğreniyoruz. Sonra da adına içgüdü diyoruz. Oysa bu içgüdü değil, tecrübe. Farkında olmadan edindiğimiz tecrübeler.
İçgüdüne güven demek bu yüzden iyi bir tavsiye değil. Yerine:
Olayların neden olduğunu, sonuçlarla, ipuçları, sinyaller arasındaki ilişkiyi görmeyi öğren.
Aksi takdirde, tecrübe ettiğimiz şeylerle yanlış ilişkişler kurup, aynı hataları tekrarlayabiliriz. Veya fırsatları kaçırabiliriz.
twitter’da takip et: cturanli