Anlattıklarımız dinleyene hitap etmediğinde boşa konuşuyoruz. Bir çocuğa “Temiz olmak önemli. Ellerini yıkarsan hastalanmazsın.” dersek mesela.
Her çocuk farklı ama genelde biz ebeveynler çocuklara rasyonel açıklamalar yapıp istediğimiz sonucu aldığımızda veya alamadığımızda sonucu yanlış yorumluyoruz. Uzman değilim ama çocuk tarafında muhtemelen şöyle şeyler yaşanıyor:
- Babam kızdı, bir daha kızmaması için ellerimi yıkamam lazım.
- Eve geldiğimde elimi yıkamam onu mutlu ediyor. Elimi yıkamayı unutmamalıyım.
- Elimi yıkamazsam bana yine kızacak ki bu iyi bir şey; en azından o aptal işini bırakıp benimle ilgilenecek…
Çocuk dünyasını tahmin etmek bana zor ama iş dünyasından eminim:
Çoğunlukla boşa konuşuyoruz.
Yatırımcılar, müşterilerimiz, çalışanlarımız, iş ortaklarımız… Herkes farklı hikaye peşinde.
Biz ise çoğu zaman sadece kendi hikayemizi anlatma peşinde.
İnsan dilinden çok kulaklarından yararlanmalı.
Seneca
Hikayeler uyuşmayıca, sonuçlar da istediğimiz gibi olmuyor. Anlattığımız hikaye bize göre ne kadar iyi olursa olsun.
Başarılı olmak istiyorsak, motivasyonu doğru okumamız gerekiyor. Bunun için de dinlememiz şart.
Gözümüzle, kulağımızla…
Çocuğumuzu, rasyonel açıklamalarla değil, “Abin gibi sen de ellerini yıka”, “Tüm havalı çocuklar böyle yapıyor..” gibi – artık neyse motivasyonları- duymaktan hoşlanacakları hikayeler ile ikna etmemiz gerekiyor.
Müşterilerimizi de.
Önce dinlemeleyiz, ardından:
Karşı tarafın motivasyonu ne?
Bu motivasyonu kullanarak ona nasıl bir hikaye anlatabilirim?
twitter’da takip et: cturanli