Emre Tok ile sohbet

Emre Tok ile sohbet


  • Share on Pinterest

Emre Tok

‘Product and Growth Marketing’ / Melek yatırımcı

Linkedin’den: 23 yılı aşkın Ürün Yönetimi, Büyüme ve Dijital Pazarlama, çok uluslu şirketlerde ve SaaS, MaaS, Oyun, Spor Teknolojisi, Ride Hailing, İnternet, Mobil, Tech, Telco, E-Öğrenim hizmetleri ile ilgili Start-up’larda Müşteri Deneyimi uzmanlığı. İngiltere, BAE, Almanya ve Türkiye.

Benim için ise Turkcell’de yan yana çalıştığım arkadaşım.


twitter.com/emretok
linkedin.com/in/emretok


Bu yazı, “Farketing Sohbetler” serisinin bir parçasıdır. Tüm sohbetlere ulaşmak için tıklayın.

Sabah kahvaltısında bir yumurta olsaydın ne olurdun ve niye?

Aslında belki karakterimi de anlatıyor, ben hep iyi pişmiş parmesanlı bir omlet yerim. Üstü kapalı yapıyorum, İçinde parmesan olduğundan sonunda biraz sürpriz oluyor. Biraz belki beni anlatıyordur. Dışı biraz sert, daha pişmiş, hafif kahverengileşmiş. İçinde parmesan dolgusu.

Geçmişim benim geleceğimi belirler, bir söylem bu. Sence doğru mu yanlış mı?

Kısmen doğru. Genelde geçmişteki yaptıklarıma ya da geçmişteki konulara bakarak ileriye karar verdiğim çok oluyor. Hiç yaşamadığım tecrübeleri de yaşamaya yöneldiğim için ise tam tersi de oluyor diye düşünüyorum.

Lisede daha teknik konulara odaklansaymışım, kafamı başka şekilde çalıştırırdım diye düşündüğüm çok oldu. Ya da işte şu seçimimi yapmayıp başka şey yapsaydım, rotam bambaşka bir yere kıvrılacaktı, tam orada başka yere gitti diyorum.

Hayatına sen yön veriyorsun ama geçmişin verdiği bir itme gücü var, o seni bazen yolun bir tarafına doğru götürüyor. Sen öbür tarafa gitmek istesen de götürüyor.

Emekli olmayı düşünüyor musun, kafanda öyle bir şey var mı?

Arkadaşlarla aramızda şakası var, mezarda emekli olur bu adamlar diye bir grubumuz var.

Çalışma mantığım değişebilir. Şu anda çok yoğun çalışıyorum belki. Belki ailemi ve geleceği biraz daha farklı bir yere getirebilmek için çalışıyorum. Başarırsam da çalışırım. Emekli olmam, vücudumu çalıştırmaya, beynimi çalıştırmaya devam ederim ama bunu hayatta kalmak için yapmam. O noktadan sonra başkalarının hayatına dokunmak için yapmayı tercih ederim diye düşünüyorum.

Senin için mükemmel bir gün ne demek?

Wimbledon’da yaşıyordum, sabahleyin altıda kalkardık. Evimin arkasında çok büyük bir orman vardı. Orada soğukta tişörtle dona dona koşup, eve gelip, ılık bir duş alıp, bisiklete binip işe gittiğim. İşte gerçekten keyifle çalıştığım, ondan sonra akşam çıkıp bir yerlerde arkadaşlarla bir şeyler içtiğim veya eşimle yemek yediğim, arkasından eve gelip, bir şeyler izleyip, bir şeyler okuduğum günler. Son 5 yıldır bundan biraz uzağım.

Şimdi ise sabah kalkıp kızımla ilgilenmek, oyun oynamak, biraz dinlenmek…

Hedef koymak kolay ama doğru alışkanlıklar olmadan hedeflerimize ulaşamayız. Alışkanlıklar üzerine.. doğru mu yanlış mı?

Çok doğru, aşırı doğru. Ben mesela hep kağıtla not tutup, küçük notlarla kendimi, post-it’lerle, notlarla, kitaplarla, hep bir yere bir şeyleri koyup, küçük de olsa hedef koyarım.

Eşim bazen kızıyor, “Çok hedef koyuyorsun kendine, sonra tutmayınca moralin bozuluyor.” diyor. Ama yok, bir şekilde koyuyorum, hem kısa dönemli, hem uzun dönemli. Bence alışkanlıkları elde etmek hedefle ilgili.

Mesela ben, belki hatırlarsın, bir anda kafayı kırıp ultra maraton koşmaya başladım, dağlarda tepelerde bir yerlerde. Vücudumu o disipline alıştırmasam, o hedefi koymasam yapabilir miydim? Yapamazdım.

Bir sürü arkadaşım var aynı şekilde öyle. …çok ciddi özveri ile yapılan şeyler. Alışkanlığı öyle ediniyorsun. Sert hedef, ulaşması zor hedef koyarsan, alışkanlıkları da elde etmek zorunda kalıyorsun. Alışkanlıkları da onunla yapıyorsun. Paralel, çok birbiriyle bağlı. Alışkanlıklar hedeflerle paralel.

Bu dünyada birisiyle yemek yemek isteseydin, kimle yemek isterdin?

Kafasında dönenleri ve o farklı bakış açısını öğrenmek için belki Jeff Bezos derdim. Onun iş hayatındaki acımasız demeyeyim, doğru kelime değil de, çok hırslı, çok tutkulu ilerlemesi bazen… bazı şeyleri doğru yapıyor, bazen yanlış yapıyor, bana çok şey öğretmiştir. Benim de hayatımda çok tutkulu yürüyüp, başarısız veya başarılı olduğum durumlar var. Onunla yemek enteresan olabilirdi.

Yaptığı bazı şeylere katılmıyorum ama adamın belki kafasında başka bir filozofi var, başka bir mantık var. Onu dinlemek isterdim.

Maslow’un hiyerarşisinde kendini nerede görüyorsun?
Hayatta kalma, saygı duyulma, iz bırakma.

Bütün dünya şu anda Covid ile beraber en alt kademeyiz gibi duruyor. Çok yakın arkadaşlarım, benimle yaşıt, hayatlarını kaybettiler. Aşırı zor bir dönemden geçtiğimiz için hani şu anda çok zor bir soru.

22 yıldır çalışıyorum herhalde önümdeki dönemin, belki hemen değil ama birkaç yıl sonra gerçekten çok planlı, çok projeli, çok ciddi bir iz bırakma noktasına gitmesi için çalışıyorum.

Bahsettim, profesyonel yaşamı bırakıp gerçekten iz bırakacak sosyal, eğitimsel özellikle, hem ülkeme, hem ülke dışındaki ihtiyacı olan ülkelerdeki kişilere yardım edecek bir yapı var kafamda.

Başkalarının beni nasıl gördüğü önemlidir.
Doğru/yanlış?

Doğru. “Impactful biri miyim, karşımdakinin hayatına dokunuyor muyum, birilerinin hayatına artı katıyor muyum?”… Önemsiyorum. Bu dünyada iz bırakmak istiyorsan o da bir önceki soruyla bence biraz paralel zaten.

İz bırakmak istiyorum, onun için de insanlara iyi bir izlenim de bırakmam gerekiyor.

Bir gün uyanıp sahip olmadığın bir yeteneğe sahip oluyorsun, bu ne olurdu? Süper güçler de olabilir, başka herhangi bir yetenek de

Zaman yolculuğu yapmak isterdim. Hatırlamak istediğim dönemler var hayatımda, ihtiyacım olan belki. O dönemlere gidip, o dönemlerde, belki daha önce kaybettiklerim ya da hata yaptığım durumları, tekrar yaşamak değil, o sahneyi bir daha görmeyi isterdim ya da o sohbetleri duymak.

Arkadaşlıkta en çok neye önem verirsin?

Dürüstlük. Liseden beri, 86’dan beri birlikte olduğum arkadaşlarım var. Sorgusuz sualsiz birbirimize her açıdan destek oluyoruz. Naif bir dönemden geldik, bugün bu yeni yüzyılın böyle zorlu dönemlerinde lise hayatları, ortaokul hayatları yaşamadık ya belki, biraz da onun için belki, o dürüstlüğü taşıyoruz hala. Ben hayatımda öyle arkadaşlarım olsun istiyorum. Etrafımda büyük bir ağ var ama dürüst, güveneceğim arkadaşlarım olması daha kıymetli benim için.

Eğer bir kristal küre sana kendinle ya da hayatınla, geleceğinle ilgili ya da geçmiş de olabilir, bir şey söyleyebilseydi neyi bilmek isterdin?

Bir iki tane şey geldi aklıma ama herhalde, annemin beni doğurduğu zaman bana bakıp neler söylediğini bilmek isterdim.

Yaptığın en iyi yatırım ne? İlla parasal bir şey olmak zorunda da değil yani ama en iyi yatırım ne?

Çok ilginç ve farklı sektörlerde çalıştım. Şu anda bakıyorum, yaptığım iyi yatırımlardan biri bence o. Yani tek bir sektörde, tek bir firmada kalmayarak, belki başkaları için daha zor olabilecek, bazıları için riskli olabilecek bir seçim yaptığımı düşünüyorum.

Bir bankada başladım, Telco’ya geçtim… İngiltere’ye gittim, oradan Türkiye’ye döndüm, oradan Dubai’ye gittim, hepsi farklı sektörler. E-commerce var, bankacılık var… 6 sektörde çalışmışım. Şimdi en son “gaming var. Kendim için, kendi yaşantım, tarzım için en iyi yatırım o gibi geliyor.

Meraklı biriyim, farklı konulara dalmayı seviyorum, farklı şeyler öğrenmeyi, farklı insanlarla tanışmayı seviyorum. İyi ki ben bu çok turu yapmışım diyorum. Mesela Turkcell’de uzun yıllar çalışmasaydım, belki Microsoft’a giremezdim. Microsoft’ta 7 sene çalışmasam, ondan sonraki adımım olmayabilirdi.

Bu yatırımım bence şu anda karşılığını veriyor. Tek bir yerde kalsam burada olur muydum, emin değilim.

Evinde yangın çıktı, sevdiklerini kurtardın yani aile vesaire bireysel her şeyi kurtardın, tek bir şeyi kurtarabilirsin. Canlı bir şey yok kurtarman gereken, neyi kurtarmak istersin?

Benim gibi septik bir adam için planlar, exit planları, on kere yapılmış olduğu için, bunları zaten planlayan biri için zor bir soru değil. Bizim bir dosya setimiz var. İçinde bütün diplomalardan, işte oturum izinlerine, işte bu fotokopilerden akla gelecek her türlü resmi kayda kadar olan böyle bir paperwork dosyası var içinde pasaportların falan olduğu. Cayır cayır yansa da girer geri alırım onu, çünkü onu düşünemiyorum tekrar toplamayı.

Klasik sorumuz var, iş dünyasına girmeye hazırlanan veya yeni başlamış gençlere ne tavsiyede bulunursun?
Şu anda insanların elindeki öğrenme fırsatı, teknolojik ücretli-ücretsiz kaynak sınırsız. Kitaplar, kitaplara erişim, UDemy, Coursera, uzaktan eğitimler… Eskiden hiçbir şey yoktu! Belki bir vardı, üç vardı. Şimdi bir milyon, üç milyon var. O kadar çok ki… Öğrenmek istesinler. bence tek tavsiye o.

Öğrenme isteğini, sürekli gelişme isteğini inşa etmeleri lazım.

İş hayatına başladığı zaman, entelektüel olarak da, iş birikimi olarak da farkı bu koyuyor.

Geleceğin yöneticisi olacaksan, karşına çıkan birisiyle, senden 10 yıl ilerideki biriyle o aradaki açığı nasıl kapatabilirsin? Çok okuyarak, çok öğrenerek, kendini entelektüel olarak da geliştirerek.

İmkanlar sınırsız. Bu yüzden gençlere önerim kendini eğitme alışkanlığı edinmek.

Seni çok etkilemiş, herkese önereceğin kitaplar var mı?

Ben Horowitz’in “What You Do is Who You Are”. “Sen Ne Yapıyorsan Osun”,
“Measure What Matters”, hedefleri ölçümleme ile ilgili.

Kafan karıştığında, odaklanamadığında, her şey üzerine geliyor gibi olduğunda ne yapıyorsun?

Eskiden daha zor çıkıyordum bu hislerden. Olgunlaştıkça kolaylaşıyor. Mesela bugün komik bir şey oldu, arabayla gidiyorum, IOS 14.6’yı indirdim, telefon çakıldı; navigasyon sırasında. Biriyle buluşacağım anda çakıldı ve gideceğim yeri de bilmiyorum. Üst üste geldi. Sakin bir şekilde park ettim ve orda teslimat yapan bir adam buldum motosikletli. Dedim ki benim telefon çakıldı, burada bir bina var, ismi bu. Götür beni oraya. Önümde git, ben sana al on dirhem vereceğim… Götürdü beni.

Bir nefes alırsan, pragmatik bir çözüm bulabiliyorsun.

Meditasyon yapıyor musun?

Meditasyona başladım. On bir yıldır, covid’den beri, uçaklarda verilen göz bandı var ya, onu ağırlıkla evden çalıştığım zamanlarda, 20 dakika varsa toplantı arasında mesela, yatağa yatıp takıyorum, hiç çıkarmıyorum. Kulağımda müzik olmasa da sessiz bir kulaklıkla yatıyorum sabit 20 dakika.

Nasıl bir yöneticilik yapıyorsun?

Ekibi kurduktan sonra hizmet eden liderlik yapmayı seviyorum. Size nasıl yardımcı olabilirim, bariyerleri aşmalarına nasıl destek olabilirim.

O noktaya gidebilmek için ise iki şey gerekiyor.
1. Güveni kazanmak.
2. O ekibi kurmak.

Güveni kazanmak problem değil ama ekibi kurmak problem. Ekibi kurduğumda rahatlıyorum.

Herhangi bir takıntın, alışkanlık veya bir huyun var mı?

Bir yere zamanında varma çok büyük takıntı, aşırı büyük takıntı. Biz Kadıköy’de, Haldun Taner’in önüde, saat 6’da buluşup sinemaya gideceğiz ya da tiyatroya gideceğiz deyip, cebinde ankesörlü jeton haricinde hiçbir şey olmayan bir nesildik.
Yani orada o dakiklikte olmazsan, on kişilik ekibin planını bozarsın. Ben öyle büyüdüm, belki aileden de gelen bir şey ama zamana takığım.

Kendi sektörüne özel, duyduğun kötü bir tavsiye var mı?

Çok fazla dijital reklama odaklanıp, para yakarak büyüme konsepti son üç beş senede çok palazlandı.

Yatırım alıyor mesela. Yatırımcı olduğum start-up’larda da mesela, böyle sunumun sonunda bir ‘pie chart’ görüyorum, kocaman yüzde altmış beş pazarlama yazmışlar. Diyorum ki ne yapacaksınız? İşte dijital pazarlama. Yani kötü tavsiye demeyeyim ama sanki büyümenin bir sürü başka yolu da var sadece dijital pazarlama değil.

Viral olmak, deneyim, iyi bir ‘on-boarding’, insanlara muhteşem bir ‘product-market fit’ sunmak, organik, yapılabilecek şeyler var. Yani sadece para ile pazarlama, para ile büyüme olmuyor. Dolayısı ile biri kalkıp bizim sektörde büyümede, işte “parayı bastırırız dijitalden alırız” bir milyon ‘acquisition’ dert değil, falan dedi mi, ben orada diyorum ki “HOP!”

Büyüme, çok iyi müşteri dinleyerek, çok iyi nitelikli-nicelikli analiz yaparak, öğrendiklerinin hepsini biriktirerek, inceleyerek, uygun profillere doğru şekilde, doğru yerde, doğru zamanda çok kişiselleştirilmiş dokunuşlar yaparak oluyor. Bu paralı da olur, parasız da. Bin tane sistemi var. Kalkıp biri derse ki yok abi gel buraya parayı yakalım, işte o benim için yanlış tavsiye.

İnsanlara bir cümle ile bir mesaj vermek isteseydin bu ne olurdu?

Merak büyümenin itici gücüdür.


twitter’da takip et: cturanli

Farketing e-posta listesine kayıt olun

Farketing yazılarından haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.

E-postanızı kimseyle paylaşmam ve asla 'spam' yapmam.