Ciddi bir araştırmada, çocuklar, "Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz?" sorusuna, "Acun gibi olmak, seyahat etmek istiyorum" demişlerdi. Yoksa büyükler miydi? Oysa o kadar da kolay ve eğlenceli midir hayatı?
Her şeyin göründüğü gibi olduğunu sanma yanılgısı.
Güneri Civaoğlu’nun yaptığı bir programda Acun’u izlerken, aynı durumda olduğumu farkettim. Acun’u izleyenler bilir, Acun yurtdışında turistlerle Tarzanca benzeri bir şekilde konuşur. "Me, Acun, from Turkey…" Oysa programda öğrendim: Acun’un İngilizcesi ileri seviyede, hatta yanlış hatırlamıyorsam, İngiliz Edebiyatı gibi bölümden mezun.
Civaoğlu’nun bu konudaki sorusuna verdiği yanıt (hatırladığım, yorumladığım kadarıyla):
Konuştuğum turistler İngilizce’yi benim kadar bilmiyorlar ki. Benim ne kadar iyi konuşuyor olduğumun hiçbir önemi yok. Onlarla ancak onların bildiği kelimelerle anlaşabilirim.
Kendi markamızı ne kadar iyi bildiğimiz mi bizi, yoksa markamızı kullanacak insanlara onların dilinden markamızı ne kadar iyi anlatabildiğimiz mi bizi iyi pazarlamacı yapar?